25 yılı aşan
profesyonel iş hayatından sonra yakın çevresiyle başlayarak spiritüel
danışmanlık yapmaya başlayan A. Vedat
Tarakçı ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. "Hayatta tesadüf diye
bir şey olmadığını çok uzun süre önce aldığım eğitimler sırasında öğrendim.
Tıpkı bir vesile ile sizinle tanışmamız gibi”… diyen Vedat Bey ile, hayattaki
seçimlerimizden ve bunlarının hiç biririnin tesadüf olmadığından, hastalıkların
psikolojik nedenlerinden, çatışmalarımızdan ve bunların hayatta karşımıza çıkış
biçimlerinden, tercihlerimizden, iş hayatındaki stresten, kısacası hayat
konforumuzu artırabileceğimiz bir çok konudan bahsettik… keyifli okumalar
dileriz.
Sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz?
1968 yılında Adana da doğmuşum. Lise sonuna kadar olan eğitimimi Adana’da, lisans eğitimimi İ.Ü İngilizce İşletme Fakültesi’nde tamamladım.
Her üniversite mezunu genç gibi, okulu bitirince her şeyin hallolacağını, kırmızı halılar ile karşılanacağımı düşünerek Adana’ ya geri döndüm ama tabii ki gerçek hayat böyle olmuyor, şayet Aileden devralacak kurulu bir düzeniniz yoksa. Bir gün, ablamın eşinin çalıştığı tekstil fabrikasına ziyarete gittim, bana fabrikayı dolaştırdı ve ben tüm o makinaların çalışmasına ve sonunda çıkan kumaşlara, renklere resmen aşık oldum. Mucize gibi bir şeydi benim gözümde, tarladaki bir bitkiden iplik oluşuna, sonra boyalı veya baskılı kumaş olmasına, dikilip giyilmesine…
Ben bu işi
öğrenmek istiyorum dedim, fakat o anda kadro ve daha başka bir alternatif
olmadığı için ancak bir ücret almadan, misafir/stajyer olarak çalışma/öğrenme
imkanı bulabildim.
Tekstil hayatıma başlangıcım böyle oldu. Sonrasında hem üniversite mezunu, hem yabancı dil bilen hem de para almadan aylarca hiç aksatmadan hatta mesailere kalarak çalışan biri ve elbette eniştemin desteği ile üst yönetimin de dikkatini çekmişim, fabrika Genel Müdürünün başka bir fabrikaya geçmesi ve bu sefer maaşlı olarak orada iş imkanı buldum, askerlik görevi, İstanbul’ a dönüş, üst düzey yöneticiliğe kadar uzanan tekstil sektöründeki profesyonel iş hayatım yaklaşık 15 yıl sürdü.
Daha sonra eşimle/kendi firmamızı kurup halen de devam eden tekstil sektöründe de çalışmaya devam ederken, beraberinde gelişen ve bugün tanışmamıza vesile olan hastalıkların iyileşmesine katkı sağlayan, BvİO Danışmanlık sürecine kadar devam eden bir yolculuk. Neden tekstili seçtiğimi de çok sonraları bu eğitimler sırasında anladım. BvİO, 2010 yılında başlayan ve yıllar içerisinde gelişerek devam eden bir süreç sonunda şekillendi. Önce kendini tanımaya çalışma ile başlıyor her şey.
Elbette bir sabah
kalkıp "hadi ben kendimi tanımaya başlayım bugün” demiyor insan. Sorgulama
ihtiyacı duyacağın olaylar yaşamaya başlıyorsun ve şayet yaşaman gereken,
yapman gereken bir şeyler varsa bu hayatta, eninde sonunda seni o yola sokuyor.
Spritüel eğitim almaya ve
danışmanlık yapmaya nasıl karar verdiniz?
Spiritüel eğitim, kişinin öncelikle kendini tanıması açısından çok büyük katkı sağlıyor. Neyi, neden yaşadığımızı, içinde yer aldığımız inanılmaz düzenin içinde ne amaçla var olduğumuzu fark etmemizi sağlıyor. Düşünsenize, milyonlarca sperm arasından birinin döllenmesi ile hayata geliyoruz, iyi de neden siz ya da ben? Kardeşlerin bile birbirine tıpa tıp benzemediği bir düzende neden biz? Bunun bir nedeni yok mudur? Elbette var, herkesin bir yaşam amacı var. Şanslı isek, bazen yaşarken içinde buluyoruz kendimizi, olmadı hayatımızın ilerleyen aşamalarında bu amacı arayarak buluyor ve yaşamımıza katarak devam ediyoruz.
Her kim ki
yaptığı işten laf olsun diye mecbur olduğu için "…miş” gibi yaparak değil
gerçekten çok mutlu oluyor, tarifi olmaz bir tatmin yaşıyor, bilin ki o kişi
yapmak için var olduğu şeyi yapıyordur.
Ama bu bir süreç,
gittikçe gelişebilir ve evrilebilir zaman içerisinde. Yaşadığımız her şey bizi
şu anda olduğumuz kişi haline getiriyor ve bu bir günde olmuyor, nasıl ki
ilk-orta-lise eğitimi almadan direkt üniversiteye gidemiyorsak, hayatımızdaki
bazı evreleri geçmeden de "o anki biz” olamıyoruz.
Kendim için bu yolculuğa çıkmaya da vesile olan olaylar da zaman içine sıkça yaşadığım "aklıma gelen başıma geldi” vakaları…. Özellikle 2010 yılı spiritüel eğitim almaya karar verme döneminde o kadar sık başıma gelmeye başlamıştı ki, kendime "bir dakika, n’oluyoruz” deme ihtiyacı hissettim. Çünkü öyle bir nokta geldi ki "olabilecekleri mi hissediyorum, yoksa ben mi sebep oluyorum/çekiyorum” noktasına gelecek kadar sıklaşmıştı yaşadıklarım.
Öğrendiklerimiz
kendi hayatımıza yansıtmadığımız sürece bir gerçeklik değil, sadece
varsayımdır. Bende eğitimlerde öğrendiklerimi kendi hayatıma yansıtıp,
çevremdekiler ile de paylaştıkça da bu yol beni ilave eğitimler almaya ve
sonrasında bunları diğer insanlar ile paylaşmaya götürdü, çünkü benim yaşam
amacım da başkalarının hayatına iyi anlamda dokunmak. Kimseyi bulduğum gibi
bırakmak istemiyorum, kendim için öğrendiklerimi ve hayatıma olumlu katkılarını
gördüklerimi, hayatıma giren kişiler ile paylaşmak için danışmanlık yapmaya
karar verdim.
Hastalıklarla ilgili özel çalışma programlarınız var, Recall Healing ve Eductor, bu programlardan biraz bahsedebilir misiniz acaba?
Öncelikle çok değerli Recall Healing eğitmenim Gilbert Renaud’ya sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Ve elbette onun, olduğu kişi olmasında emeği olan, uygulanan sistemin kurucusu ve geliştiricisi olan tüm geçmiş eğitmenlerine, onunla tanışmama önce vesile, sonra arkadaşım olan Pınar’a, Mesude’ye.
Sitemde ve internetteki konu ile ilgili daha detaylı bilgiler bulmak elbette mümkün , ama kısaca anlatacak olursam, hastalıklar, "psikolojik olarak altından kalkamadığımız, taşımaktan yorulduğumuz çatışmalarımızın biyolojik olarak anlam bulmasıdır” diye tanımlanıyor bu sistemde. Her ne kadar yaşanırken bize ve çevremize çok zorlu anlar yaşatsa da aslında hastalıklar iyileşme yolundaki en büyük yol göstericilerimiz, bizi neyin gerçekte hasta ettiğini anlamamızı sağlayan ipuçlarıdır. Beynimizin bizi hayatta tutmak için bulduğu en iyi çözüm hastalıklarımızdır. Bilinçaltımızda karşılık bulur ve yönetilir. Taşıyamadığımız, hatırlamanın acı verdiği, bu yüzden otomatik olarak bilinçaltına ittiğimiz (ki beyin hiçbir şeyi gerçekte unutmaz, bilinçaltına iter) her şeyin etkisi yaşadığımız sürece devam eder, ta ki bir gün bardağı taşıran bizim "tetikleyici şok” dediğimiz bir anı yaşayana kadar, ertesi gün hastayızdır artık.
Beynimiz bize aslında diyordur ki, bu belli travmanın yıkıcı etkisi artık taşıyabileceğin, yok sayabileceğin sınırı çoktan aştı ve senin için hayati bir tehlike haline geldi, bunu hallet!
Biz ne yapıyoruz, elbette ki hayatımızdaki önemleri asla tartışılmaz olan doktorlarımıza gidiyor ve tedaviye başlıyoruz ki aslında yapılması gereken ilk şey de budur. Ama neyi tedavi ediyoruz? Ortaya çıkan hastalığımızın sonuçlarını, bizim bu çalışmalarda yapmaya çalıştığımız şey ise öncelikle hastalığın asıl sebebi bulmak, sonra da onun yıkıcı etkilerinden kurtulmaya çalışma ve böylece başladığımız tedavi sürecini desteklemeyi ve hızlandırmayı sağlamaktır.
Pozitif tıbbın şu
ya da bu sebeple yapamadı, yapmaya fırsat bulamadığı nokta bizim uyguladığımız
sistemler ile en önemli farkını oluşturuyor.
Sadece
sonuçlarını ortadan kaldırmak sadece bir sonra yaşayacağımız şoka kadar bizi
"sağlıklı” gibi hissettiriyor sonra yeniden hastalanıyoruz, çünkü esas sebep
hala beynimizde bir yerlerde ve bizi etkilemeye devam ediyor.
Şunu kesinlikle altını çizerek belirtmekte fayda var. Bu sistemler kesinlikle bir "alternatif tıp” yöntemi değillerdir. Beraberinde yapılması önerilen "tamamlayıcı teknik” çalışmalarıdır. Asıl olan kişinin sağlığı ve dolayısı ile hayatıdır.
Mesela, sürekli
kullanılan bir ilaç varsa "ilacı bırak” kesinlikle denilmez ve önerilmez, ama
beraberinde yapılacak olan bu çalışmalar ile, ilk hedef/aşama ihtiyaç duyulan
dozajı azaltıp ilacın yan etkilerini minimuma indirmek daha sonrasında da ilaç
alma ihtiyacı hissetmeyecek duruma gelebilmektir. Bunun da ne anlama geldiğini
hepimiz biliyoruz.
Neden hastalanıyoruz, bu hastalıklardan kalıcı olarak kurtulmamız mümkün mü?
Yukarıda sistemin nasıl çalıştığını anlatırken aslında bahsetmiş oldum neden hastalandığımızı, bunlara ilave olarak söyleyebileceğim en önemli şey, kişiyi kendinden başkası iyileştiremez. Doktora gittiğimizde, bizi iyileştiren ne kadar iyi yetişmiş, kabiliyetli olsa da bizzat doktorun kendisi değildir. O bize sonucu ortadan kaldıracak gerekirse fiziki müdahaleyi yapar ve/veya izlememiz gereken yolu gösterir. Biz bu yolu takip etmediğimiz, söylediklerine uymadığımız ve en önemlisi neden hasta olduğumuzu gerçekten bulmadığımız sürece kalıcı olarak iyi olmak, kaliteli bir yaşam sürmemiz mümkün değildir. Hiç kimsenin, "bir hastayı hastaya rağmen” iyileştirme gücüne sahip olduğunu düşünmüyorum. İyileşme de hastalanma gibi bir süreçtir, nasıl bir günde hastalanmıyor isek bir günde iyileşmek de mümkün olamayabilir. Yapmamız gereken kendimize gerçek anlamda
iyi olabilmek
için fırsat vermektir. Asıl olan iyileşmeyi "tercih etmek”tir, "istemek” değil.
Çünkü tercih etmek beraberinde bir takım sorumluluklar da getirir. Hayatımız,
sadece istediğimiz ama onu elde etmek için yüklenmediğimiz sorumluluklar
nedeniyle kaybettiklerimiz veya vazgeçtiklerimizle dolu değil mi? Sağlıklı
kalmak bir tercihtir.
Hastalığın kazanımlarına tutunduğu ve onları kaybetmemek için "istemiyorum” dese de farkında olmadan hasta kalmayı seçmek o kadar sık rastlanır bir durum ki.
Enerji dengelemeyi nasıl yapıyorsunuz, bunun faydalarından bahsedebilir misiniz?
İnsan bir enerjiler kümesidir aslında. Aura dediğimiz, kişinin bir enerji alanı vardır, her organı da bir enerji dalgalanmasına ve o oranda da enerji yayılımına sahiptir. Her birinin toplamı genel enerji alanımız olan auramızı ve onun genişliği veya darlığını etkiler. Yaşanan her bir travma, stres, konu ile ilgili organımızda mutlaka bir karşılık bulur, hatta farkında olmadan birçok kez dile de getiririz ama bunu bilinçli olarak yapmayız.
Mesela, mideme kramplar
girdi, sırtıma hançer saplandı, sanki beynim oyuluyordu ..gibi sözler aslında
yaşanan bir durum sonrası vücudumuzda belli bölgelerde anlam bulan ve sonucunda
meydana gelen bir takım kimyasal değişikleri beynimizin biz yönlendirdiği
doğrultuda söze dökmemizdir. Dolayısı ile defalarca tekrarlanan ani şoklar,
travmalar ve stresler organların olması gereken enerji üretimin ve salınımını
olumsuz anlamda etkiler bunun sonucunda da kronik veya akut rahatsızlıklar
gelişebilir.
Bu nedenle normal
akışı ne engelliyorsa o engeli kaldırmak için gerekenleri yapmanız gerekir.
Bunun için birçok değişik yöntem var bilindiği gibi, herkes kendisi için en
doğru yöntemi uygular. Kimimiz meditasyon yapar, kimi doğa yürüyüşü, kimi
spor….Ne kadar başarılı olduğumuz, ne kadar sağlıklı ve enerji dolu
hissettiğimizle ölçülür. Günümüz iş yaşamında bir çoğuna fırsat bulunamıyor
veya olması gerektiği gibi yapılamıyor.
Sonuçta keramet söylenen sözlerde veya hareketlerde değil, içerdikleri anlamı hayatımıza uygulamaktan geçiyor. Bu noktada Eductor adı verilen cihaz, radyo frekansları yardımı ile vücuda bir takım sinyaller yollayıp geri dönüşlerini değerlendiren ve bunun sonucunda tek tek organlarınızda herhangi bir enerji blokajı olup olmadığını varsa hangisinde olduğunu bulma iddiasında olan son derece gelişmiş bir cihaz. Daha sonra da ilgili noktalardaki blokajları kaldırmaya yönelik ters frekanslar vererek bozulan dengeyi tekrar kazanmanıza destek oluyor. Çok kapsamlı ve detaylı bir software kullanılıyor ve o oranda da hem uygulamada hareket kabiliyeti sağlıyor hem de tercih edenlerde hatırı sayılır olumlu gelişmeler sağladığı gözleniyor.
Recall Healing ve Eductor sistemlerinin verimli olacağını nasıl anlayabiliriz?
Elbette ki kendinizdeki olumlu değişimleri gözlemleyerek bunu öncelikle anlayabilecek ilk kişi sizsiniz. Daha sonra çevreniz tarafından da fark edilmeye başlıyor sizdeki değişiklikler.
Kişinin sağlığı,
günlük hayattaki, tutum, davranış ve alışkanlıklarına birebir etki eden en
temel şeylerden birisidir. Kendi veya yakın çevresinde sağlık sorunları yaşayan
bir kişinin gerek özel hayatı gerekse profesyonel iş hayatında aldığı kararlar,
kararları uygulayış şekli, insan ilişkileri, sağlık sıkıntısı olmayan kişilere
göre çok daha verimsiz, pişmanlık, hayal kırıklıkları ile dolu olabiliyor.
Siz kendinizi daha iyi hissettikçe, kişisel ve yakın çevrenizdeki sağlık
sıkıntıları azalıp, yok oldukça özel ve iş hayatınızdaki kalite gittikçe
yükseliyor. Sistemlerin sizde verimli olacağını tasdik edebilecek tek kişi
sizsiniz. Hiç tanımadığınız, sadece hastalığınızı söylediğiniz bir kişi o
hastalıkla ilgili olabilecek travma ve stresleri çağrıştıracak sorular soruyor
ve bu hayatınızda bir karşılık buluyorsa, sistemin çalışıp çalışmadığını
anlamak için bir başkasının teyidini almanıza gerek var mı sizce?
Siz ne kadar
anlatırsanız, ne kadar kendinize açık olursanız karşınızdaki o kadar bilebilir
ve yardımcı olabilir. Sonuçta sağlığına kavuşacak ya da hasta olmaya devam
edecek kişi sizsiniz.
Yeter ki
kendinize fırsat verin.
Modern çalışma hayatında stresle baş
etmek zorunda kalan ve çoğu zaman edemeyen çalışanlara önerileriniz,
tavsiyeleriniz neler olur?
Bir canlının iki temel amacı vardır. Birincisi hayatta kalmak, ikincisi de neslinin devamı için üremek. Başka bir deyişle, var olmak (yaşamını sürdürmek) ve cinsellikle (olduğumuz kadın/erkek kimliği, cinsel hayatımızla ilgili tüm konular, ailemizin, evimizin, çocuklarımızın geleceği..vs) ilgili bize değersizlik, korku, endişe, haksızlığa uğrama .vs hissettiren her türlü olumsuzluk durumunu beynimiz varlığına bir saldırı olarak algılar. Bu saldırılar, gerçek, sanal, hayali, sembolikolabilir. Ama etkileri beynimizde ve bedenimizde aynıdır.
Stres, ilgili durumdan kaçınamama, güçsüzlük, çaresizlik, ne yapacağını bilememe durumlarında, aynen bir çalar saatin vakti gelince zilinin çalması gibi bedenimizin bizi uyarmak için bulduğu bir uyarı mekanizmasıdır.
Daha önce de
bahsettiğimiz gibi hiçbir şey tesadüfen olmadığı gibi seçtiğimiz iş,
işyerindeki kişiler, şefimiz, müdürümüz, elemanımız, eşimiz, kız/erkek
arkadaşımız da tesadüfen hayatımıza girmiyor.
Ya kendimizde
olan bir durumun yansımasıdır, bize aynısını yaşadığımızda nasıl hissedildiğini
göstermek için ya da hayatımızda olmasının eksikliğini duyduğumuz bir şeyi
bulduğumuzda bize nasıl hissettirdiğini gösterir sembolize figürlerdir.
Herhangi bir konu hakkında bir çatışmamız varsa, onu halletmediğimiz sürece
benzer durum ya da kişiler hayatımıza uzun/kısa aralıklarla tekrar tekrar
girmeye devam edecektir.
Mesela, babamız biyolojide otorite sembolüdür. Onun tarafından haksızlığa uğradığımız, istenmediğimiz gibi bir çatışmamız varsa, bu bizde çok büyük bir korku, endişe kaynağı ise, beynimizin bulduğu en iyi çözüm ona rağmen yaşayabildiğimizi göstermek veya ondan kurtulmak için korktuğumuz şeyin başımıza getirmesidir. Asıl vermek istediği mesaj bu endişeyi halletmek için bize fırsat vermek ve hala hayatta olabileceğimizi bize göstermek istemesidir. Bu problemi çözmediğimiz sürece aynı durumu yaşatacak kişiler hayatımıza girmeye devam eder. Bu kişi yeri gelir okul öğretmeni, belki arkadaş gurubundaki birisi, şefimiz, patronumuz, komşumuz, belki eşimiz, hatta çocuğumuz bile olabilir. Kişiler farklı da olsa hissedilen duygu aynıdır.
Sonuç olarak, atmamız gereken adımı atmadıkça hayat bizi o adımı atacak duruma sokar. Gerçekte size iyi gelmediğini düşündüğünüz, ayrılmak istediğiniz bir işten şu ya da bu sebeple ayrılmamakta direnirseniz, başınıza gelecek şey o işyerinden istemeseniz de kovulmaktır.
Stresten
kurtulmanın yolu da, bize stres yaratan esas sebebi bulmak ve üstünde çalışmak
onun etkisinden kurtaracak çalışmayı yapmaktır. Yoksa biz bunu yapana kadar
mükemmel sistem bize bunu yaşatmaya devam edecektir.
Eklemek istedikleriniz…
Hiç kimsenin elinde sizi bir anda mükemmel olacağınızı düşündüğünüz hale getirecek sihirli bir değnek yok, bunu ancak siz yapabilirsiniz.
Saç bakımınıza,
giydiklerinizin renk uyumuna, arabanızın bakımına gösterdiğiniz ilgiyi
bedeniniz ve ruhunuz da hak ediyor. Yok farz ettiğimiz tüm stres, travma ve
çatışmalar, nedenini bulup etkisini yok etmedikçe kaderimiz olup çıkar. Bugüne
kadar takındığımız tavır, gösterdiğimiz tepki bizi hizmet ediyor olsa herhangi
bir sağlık problemi yaşamıyor olurduk, o halde madem ki şu anda bir sıkıntımız
var alışıldık yöntemleri, bir takım yeni çalışmalarla desteklemenin, bunu
yapmak için kendimize fırsat vermenin ne sakıncası olabilir ki? Bu nedenle ki,
bu sistemlere alternatif değil destekleyici diyoruz. Ne yapıyorsanız beraberinde
bunu da yapın diye öneriyoruz, kendinize fırsat verdiğiniz sürece hayatınızda
daha iyi olacağınız bir karşılık bulacaksınız.